24 Temmuz 2009 Cuma

krapp's last tape

Her gün yağmur yağar mı bir yerde diye sorup dururken fark ettim ki üzerine bir paper yazmaya çalıştığım oyunun yazarı da göklerinden her gün yağmur boşanan bir şehirden geliyor. Sadece o da değil, daha niceleri gelmiş o şehirden... O zaman acaba iyi bir şey mi bir şehre her gün yağmur yağması? Ya da insan kendini fazla zorlamamalı, geceleri uyumalı, gündüzleri mi paper yazmalı? Çok mu düşünmeli, kafa yormalı, her şeyin farkına varmaya çalışıp her şeyi sorgulamalı, yoksa fazla düşünmeden eğlenebildiği kadar eğlenip, farkındalığı minimum düzeyde tutarak yüzeyde incecik bir tabaka halinde duran mutlulukları tadarak mı yaşamalı? Herkesin cevabı farklı bu soruya. Bence sorgulamalı. Çünkü bir yere kadar kafa yormak, farkında olmak mutsuzluğu körüklüyormuş, yoktan yere dert yaratıyormuş gibi görünse de, bir yerden sonrası kendinin farkına varmak, kendinin farkına vardıkça başkalarını da anlamak, kızmak, kınamak yerine anlamak ve hoşgörülü davranmak oluyor. Kendini bildikçe başkalarını da bilmek oluyor. Kendini evrende bir yerde konumlandırmak, yüzeydeki ince tabakayı kaldırıp altına bakmakla, bir süre nefes alamasan da oraya inip daha derinde ne olduğunu görmekle mümkün oluyor.
Belki de ne oluyorsa yağmurdan oluyor, bkz. Hegel, Heidegger, Nietzsche, Kant, Marx, Engels, Weber, daha niceleri. Ayrıca bkz. James Joyce, Samuel Beckett, Oscar Wilde, Jonathan Swift, Bernard Shaw, William Butler Yeats, daha niceleri.

Hiç yorum yok:

İzleyiciler