6 Temmuz 2009 Pazartesi

ömür biter pdf bitmez...

Hep bir gün, bir zaman yapılmak üzere zihninin bir köşesinde listelenmiş bekleyen güzelim şeyleri yapmak için bir türlü bulamadığın gecikmiş enerji, pdf'in, ders notlarının, yüzlerce sayfa okumanın başına geçmenle bir anda gelir, seni yerinden zıplatıverir. Bu mekanizmayı anlayan bana da anlatsın lütfen. Günlerdir giriş yapmadığın bloguna günde iki kere yazasın gelir. Konuşmadığın arkadaşlarınla konuşasın zaten gelir. Bulaşıkları yıkayasın, temizlik yapasın, odayı toplayasın da cabası. Ama o pdf'in sayfaları arasında alt+tab ve bilumum tuş kombinasyonlarıyla bin takla atarak en hızlı ve en iyi şekilde o pdf'in altından girip üstünden çıkmak içinden gelmez. Friends'ti, maildi, facebooktu kesmez, fotoğraflara bakasın gelir, eskilerden bir şeyler açıp hislenesin gelir, bitmeyen kitap Tutunamayanlar'ı eline alıp iğneyle kuyu kazarcasına yavaş ama dünyanın en güzel kitaplarından birini okuduğunun farkında olmanın verdiği zevkle sarhoş Selim'in yazdığı şiirlerdeki ironiyi keşfedesin, Selim mi Turgut mu daha mutsuz sorunsalı üzerine kafa patlatasın, yalnızca kocaman ağaçların ve gökyüzünün göründüğü camdan dışarı bakasın gelir. Çok keyiflenirsen -pdf bitecek gibi değil ve sen pdf'in yarattığı canavardan zihninde hayatın tüm zevklerinin tadına vararak kaçıyorsun ya- camı açıp geniş pervaza oturup gelene geçene bakarsın. Oranienstr.ye benzemez Storkower Str. Gelip geçene bakmak ne Almanların ne de Asyalı göçmenlerin bildiği bir alışkanlıktır, ama zaten sen de en üstün altında oturduğuna göre kimse seni görmez, sen öyle kuş bakışı bakarsın gelene geçene. Pdf bitmez böyle... Aklına gelir gene, tadını çıkarmaya başladığın akşamın tadı çıkarılacak bir akşam olmadığını kendine hatırlatırsın. En azından bir şarkı açsam, yumuşak bir geçiş yapsam pdf'e...

Hiç yorum yok:

İzleyiciler